Son 10 yıldır ortalama yıllık %10 ila 15
arasında büyüyen mobilya sektörümüz böyle giderse 10 yıl içerisinde tekstil ve
hazır giyim sektörünü yakalayıp geçecek bir hareketliliğe sahiptir.
2013 yılında mobilya sektörünün yurtiçi
büyüklüğü perakendede 12 milyar USD, toptanda 8 milyar dolar olduğu tahmin
edilmektedir. Bu büyüklükte ev mobilyalarının payı %50, mutfak ve banyo
mobilyalarının payı %20, ofis mobilyalarının payı %25, ahşap kapıların payı %5
civarında olduğu tahmin edilmektedir.
2013 yılında mobilya sektörümüz yaklaşık 1
milyar dolarlık ithalat, yaklaşık 2,5 milyar dolarlık da ihracat
gerçekleştirmiştir.
Türk mobilya sektörü içerisinde 30 bini
üretici olmak üzere toplam 62 bin firma yer almakta ve sektörde 250 bini
doğrudan, 500 bin kişi istihdam edilmektedir.
Mobilya denince akla kuşkusuz ki ilk önce
ev mobilyası gelmekte. Bu alanda ülkenin hemen her yerinde irili ufaklı
üreticiler bulunmakta. Ev mobilyası alanında sektörün %60’ını markalı (bayi
kanalıyla satış yapan) üreticiler, %40’ını kendi ürettiğini satan merdiven altı
üreticiler (atölye/mağaza/marangoz) oluşturuyor. Markalı üreticiler gün
geçtikçe hacimlerini ve kalitelerini artırıyorlar.
Genç nüfusun evlenmesi, her yıl oturuma
açılan milyona yakın konutun olması, hayat standartlarının artmasıyla birlikte
mobilya değiştirme ömrünün kısalması ve benzeri etkenler tüm markalı
mobilyacılara yeterince talebin olmasını sağladı. Masko ve Modoko gibi mobilya markalarıyla
perakendecileri buluşturan organize pazarların sektöre katkısının çok olduğunu
yıllardır gözlemliyoruz. İnegöllü mobilyacılar da şimdi Masko/Modoko gibi bir
merkez yapıyorlarmış. Üstelik AVM formatında olacakmış. Çok güzel bir proje. Böyle
merkezlerin Ankara, İzmir ve Kayseri’de de açılması gerekir. Yurt içinde
mobilya perakendecilerine mal vermenin yanı sıra münhasır bayiler oluşturma
konusunda da epey bir gelişme var sektörde. Markalı mağazaların sayısı gün
geçtikçe artıyor. Özellikle KOBİ düzeyindeki markaların mağazalaşmaya başlaması
çok güzel bir gelişme. Mobilyacılarımız
ihracatın da tadını almış durumda. Yurtiçindeki talebi iyi değerlendiren markalar
yurtdışına da odaklanmış. Çoğunlukla ihracat, ama bazıları tabelalı bayilik de
veriyor. Nakliyesi havaleli ve zor olan bir alanda yurt dışına satış yapmak
önemli bir başarı. Üstelik mobilya ihracatı her sene %20’nin üzerinde artıyormuş.
Anlayacağınız mobilyacılarımız harikalar yaratıyorlar.
Türkiye
mobilya ülkesi mi oluyor?
Ocak ayın son günleri ile Şubat ayının ilk
günlerine denk gelen İstanbul Mobilya (İSMOB) Fuarı’nı 2 gün süreyle gezdim.
Şimdiye kadar ziyaret etiğim fuarların katılımcı ve ziyaretçi açısından en
büyüklerinden birinin İSMOB olduğunu söyleyebilirim. Öyle ki fuarın ikinci günü
(Çarşamba) sabah 10:30’da CNR fuar merkezine gittiğimde otomobilimi park edecek
yeri 20 dakikada anca buldum. Perşembe günü ise şanslıydım (!), park yeri
bulmam 10-15 dakika sürdü. Ziyaretçiler için park yeri bulmak zor belki ama,
mobilyacılarımız için de fuarda stant alanı bulmak zor olmuş.
Mobilyacılarımızın yer bulmak için birbiriyle savaştığı bu fuarın alanı geçen
seneye göre %25 büyütülmüş ve 60 bin metrekareye 400 katılımcı firma stant
açmış. Buna rağmen stant bulamayan önemli firmalar varmış. Önümüzdeki sene
fuara CNR’ın yan tarafındaki İDTM’nin fuar alanını da katarak %50 daha büyümeyi
öngörüyorlar. Fuarın o kadar çok ziyaretçisi var ki anlatmak mümkün değil.
Kalabalıktan başınız dönüyor. Hafta içi olduğu için ziyaretçilerin çoğu mobilya
perakendecileri ve yabancı tüccarlar idi. Bu kadar yabancıyı ülkemize
getirtebilmek de ayrı bir başarı. Duyduğuma göre mobilyacılarımız bu fuarda
yurtiçi ve yurtdışındaki bayilerinden 2014 siparişlerinin %60’ını
toplayacaklarmış.
Birçok sektörde fuarlar ticari fırsatlar
sunma değerini yitirirken İSMOB’un böyle canlı olması çok sevindirici. Bu
fuarın bir 10 yıl daha canlılığını koruyacağı kesin.
Mobilya sektörümüz devletçe desteklenir ve
mobilya markalarımız bugünkü hızlarıyla büyümeye devam ederken kurumsallaşmaya,
tasarıma, mağazalaşmaya ve markalaşmaya gereken yatırımları yaparlarsa, İsviçre
denince nasıl akla saatleri ve çikolataları geliyorsa, Türkiye de 10 yıl içinde
mobilya ile adını yan yana getirebilir.
Öyle görünüyor ki mobilya sanayimiz
stratejik sektörlerimizden birisi olacak. Birçok sektörde pazarımızı gelişmekte
olan ülkelere kaptırabiliriz belki ama mobilya gibi ustalık ve tasarım
gerektiren bir alanda başarılı olursak uzun yıllar bu sektör ülkemize çok
kazandırır. İthal girdisi yok denecek kadar az olan mobilya sektöründe
firmalarımız da inanılmaz güzel tasarımlara ve marka oluşumlarına imza
atıyorlar. Fuarda gördüğüm ve adını dahi duymadığım ama koleksiyonlarıyla ve
sunumlarıyla başarıyı yakalamış onlarca firma görmekten son derece gurur duydum.
Mobilya sektörümüz firmalara öyle fırsatlar
sunuyor ki, oyunu iyi oynayan bir marka 5-6 yıl gibi kısa bir sürede liderler
arasına girebilir. Buna en güzel örnek Doğtaş. İki binli yılların başlarında
ilk 10 marka arasında bile değilken, şimdi en büyük 3 mobilya markamızdan biri
olmayı başardılar. Üstelik Biga (Çanakkale) gibi mobilyacıların ve mobilya yan
sanayinin yoğun olmadığı bir bölgede üretim yaparak bu noktaya geldiler.
Mobilya firmalarımızdan bazılarının
segmentasyonun ve konumlandırmanın farkına varmış olmaları da güzel. Her şeyi
üretmek yerine bazı alanlarda uzmanlaşmaya, herkese satmaya çalışmak yerine
belli bir hedef kitleye ulaşmaya, yüzlerce model sunmak yerine sınırlı sayıda
kaliteli koleksiyon oluşturmaya, tüm
beğenilere hitap etmek yerine belli bir beğeniye odaklanmaya başlamış olmaları
çok güzel bir gelişme. Bu stratejileri sayesinde kolay müşteri bulabildikleri
ve karlı çalışabildikleri belli oluyor. (Hep söylediğim gibi 100 milyon cironun
üzerine çıkıp 1 milyon TL kar üretmektense, 25-30 milyon TL cirolarda kalıp 5
milyon TL kar elde etmek daha tatlıdır. Eğer karlılık oranınızı
kaybetmeyecekseniz büyüyün derim. Kaybetme riskiniz varsa büyümenin vereceği
eziyetlere hiç katlanmayın derim.)
Fuarda ilgimi çeken bazı markaları anmadan edemeyeceğim.
·
Popüler
marka olmalarına rağmen Kelebek Mobilya’nın, Tepe Home’un, Enza Home’un ve
Alfemo’nun tutarlı, yenilikçi ve modern çizgisi,
·
Nills,
Vanessa ve Fuga gibi markaların İtalyan mobilyalarıyla yarışacak
koleksiyonları,
·
Sadece
sehpaya odaklanan Togostyle ve televizyon ünitelerinde uzmanlaşan Ünite gibi
markaların ulaştığı başarı,
·
Sadece
tek bir temaya odaklanan Coastal Homes gibi markaların gördüğü ilgi,
·
Yatak
denince akla gelen Yataş’tan algısal liderliği alan Yatsan’un ulaştığı
uzmanlık,
·
Hayranlık
uyandıran kaliteleri ve işçilikleriyle klasik mobilyacılarımız,
·
ve
elbette ilçelerine haklı olarak “mobilyanın başkenti” dedirten İnegöllü mobilya
markalarımız taktire şayandılar.
İstikbal, Bellona ve Mondi markalarıyla
mobilya sektörünün devi Boydak grubunun hala markalarını birbirinden
farklılaştıramamış olmasını garipsiyorum. Tüm markaları resmen aynı hedef
kitleye hitap ediyor. Demek ki şu ana kadar böyle bir ihtiyaçları oluşmamış. Bu
3 markasını segmentasyonlarıyla, konumlandırmalarıyla ve temalarıyla
birbirinden farklı hale getirebilseydi mobilya sektörü daha fazla konsolide
olur ve bu kadar üretici olmazdı. Her bir markasının cirosu da bugünkünün 2-3
katı olurdu. Ayrıca Boydak grubu (bundan 8 yıl önce önerdiğim gibi) küçük ev
aletlerinde Raks, beyaz eşyada Teba, elektronikte Grundig, mutfak eşyalarında
Emsan markalarını alıp Evkur tarzı bir departman store açmalıydı. Böylece
bayilerine daha fazla müşteri çekip, daha fazla kazandırabilirlerdi. Ama bu
fırsatı sanırım kaçırdılar.
Fuarı etraflıca gezince fark ettim ki;
mobilya firmalarımızın en büyük problemi marka ismi ve logoları. Tasarımla
uğraşan insanların bu konudaki zayıflıkları utanılacak cinsten. Örneğin klasik
mobilyada çok güzel ürünler veren, Avrupa’daki kraliyet ailelerine mobilya
satabilecek kadar işlemeli mobilyalara sahip bir markanın adı Spor Mobilya.
Klasik mobilyaya neden sportif bir ad vermeyi uygun gördüler acaba? Bir başka
örnek de Weltew Mobilya (Veltev olarak okuyacaksınız)Bana öyle geliyor ki, önce
adlarını Meltem Mobilya yaptılar. Sonra marka tescili almaya kalktıklarında
baktılar ki bu isim başka bir firma tarafından alınmış, isim değiştirmek yerine
“M” harflerini ters yüz yaptılar, oldu sana Weltew Mobilya. (Umarım ben
yanılıyorumdur) Weltew kelimesinin söylemek de zor, anlamak da. Herhalde bir
müddet sonra değiştirirler. Teleset,
Montel, TechDesign gibi mobilyadan daha çok teknoloji markasını andıran isimler
de hiç olmamış. Umarım zararın neresinden dönersen kardır deyip, adlarını
değiştirirler. Logo felaketlerine örnek olarak Gala Mobilyayı verebilirim. 40’tan fazla ülkeye ihracat yapan, model
zenginliği olan başarılı bir İnegöl firması Gala Mobilya. İsmi de güzel. Ama
logosunu ilkokul çocuğuna yaptırmışlar sanki. Sadece Gala değil, birçok mobilya
markasının logosu tam bir felaket. Umarım gelecek yılın fuarında logolarda
olumlu değişimler olur. En güzel logolar Nills ve Togostyle’a aitti doğrusu. Emeği
geçen ajansları tebrik ederim.
Fuarda gördüğüm bir çok markada isim ve
logo falsosu vardı. İsim koyma ve logo seçme konusunda yaşanan handikabın
nereden geldiğini biliyorum. Mobilyacılarımız isim bulmak ve logo yaptırmak
için paraya kıyamıyorlar anlaşılan. İsmi de kendileri koyuyor, logoyu da
kendileri yapıyor. Çünkü ismi ve logoyu kendi mobilyaları kadar kıymetli
bulmuyorlar. Halbuki isim bulmayı ve logo yapmayı uzmanına bıraksalar
harcayacakları para sattıkları iki koltuk takımı kadar etmeyecek. Neyse, sektör
bunları da öğrenecek elbet.
Mobilya markalarımız şimdi kurumsallaşma,
verimlilik, tasarım, markalama, lojistik, mağazalaşma ve tanıtım gibi konulara
eğilmeli. Kazandıklarını bu alana yatırırlarsa son 10 yılda olduğundan daha fazla
büyürler. Sektörün dernekleri ve devlet kurumları da mobilya firmalarımızı bu
konuda eğitmeli ve teşviklendirmelidir. Bunlar yapılırsa mobilya sektörünün 10
yılda 15 milyar dolar İhracata ulaşması oldukça kolay olacaktır.
Türkiye’nin lokomotif sektörü olmaya doğru
hızla adım atan mobilya sektörünün kahramanlarını kutluyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder