1 Eylül 2012 Cumartesi

Hazır Yemek Sektörü

Tüketicilerin demografik özelliklerinin ve yaşam tarzlarının değişmesiyle, çalışma hayatının yoğunlaşması, kadınların iş hayatında daha fazla yer bulması, kent hayatının zamanı çabuk tüketmesi, hane halkının gelirinin artması gibi nedenlerden dolayı aileler artık eskisi kadar evde yemek yapmaya ve yemeye zaman ayıramıyor. Dolayısıyla dışarıda yemek yiyor veya dışarıdan eve yemek getirtiyor. Bu da hazır yemek sektörümüzün hızla gelişmesine neden oluyor.

Tüketicilerin dışarıda yemek yeme alışkanlıklarının giderek artmasıyla, 10 yıl önce 150 bin olan restoran (lokanta, otel lokantası, fast-food restoranı, eve servis restoranı) sayısı bugün 600 bini geçmiştir.

Hazır yemek sektöründeki bu değişimde önemli rol oynayan bir diğer faktör de turizm sektöründeki gelişmelerdir.

Hazır yemek sektörü; otel, restoran, ayaküstü (fast-food) restoranlar ve tabldot (kurumsal gıda hizmetleri) olmak üzere dört ana kısımdan oluşmaktadır. Bu sektörün bir diğer adı da Ev Dışı Yemek Sektörü’dür.

2011 yılı verilerine göre tüm hazır yemek sektörünün büyüklüğü yaklaşık 17,5 milyar dolardır. 2006 yılında 5 milyar dolar cirosu olan sektör 5 yılda 3,5 kat büyümüştür. 2015 yılında sektörün büyüklüğünün 25 milyar doları geçmesi beklenmektedir.

17,5 milyar dolarlık ciroda; restoranlar yüzde 35, tabldot yüzde 30, oteller yüzde 20 ve fast-food restoranlar yüzde 15 pazar payı oranına sahiptir.

Ekonomik büyüme ve sosyo-kültürel değişimlere paralel olarak fast-food sektörünün pazar payı hızla artmaktadır.

325 milyon nüfusa sahip ABD’de ev dışı yemek sektörünün 2011’deki büyüklüğü 604 milyar dolardır. ABD ile kıyaslandığında hazır yemek sektörümüzün teorik olarak 12 kat büyüme potansiyeli olduğu söylenebilir.

2011 verilerine göre Türkiye’de haneler gelirlerinin %30’unu beslenmeye ayırmaktadır. Bunun 26 puanı ev içinde, 4 puanı ev dışında beslenmeye aittir. ABD’de tüketiciler beslenme bütçelerinin %50’sini ev dışından beslenmeye harcarken, Türk tüketiciler ise beslenme bütçelerinin %13’ünü dışarıda harcamaktadır.

Türkiye’de hazır yemek perakendeciliğinden yararlanan (ev dışında yemek yiyen) kişi sayısı yaklaşık 8 milyondur. Bize yakın nüfusa sahip AB ülkelerinde (Almanya, Fransa, İngiltere gibi) bu rakam 65-70 milyon civarındadır.

Tüm göstergeler hazır yemek sektörümüzün her yıl en az %20-25 büyüyeceğini göstermektedir.

Hazır yemek sektörünün bazı alt dilimlerine dair verilerle sizleri biraz daha aydınlatmak istiyorum:

·         Döner Pazarı: Türkiye’ye has en yaygın ve en meşhur fast-food yiyeceğimiz döner-ekmek’tir. Türkiye’de döner ekmek satan büfe sayısının 30 bin civarında olduğu, bunların da cirosal büyüklüğünün 1,5 milyar TL olduğu tahmin ediliyor. Bu rakamlara İskender ve porsiyon döner sunan restoranlar dahil değildir. Gurbetçilerimiz sayesinde döner ile Avrupalılar da tanışmış ve çok beğenmiştir. Avrupa ülkelerinde yaklaşık 100 bin döner büfesi vardır ve bu büfelerin cirosu 9 milyar Euro civarındadır. Avrupa’da kurulan döner fast-food zincirlerinin bazıları 300 şubeye kadar ulaşabilmektedir. Döner uzak doğuya da yavaş yavaş girmiştir. Bir Moğol vatandaşının Çin’de açtığı döner büfeleri büyük başarı kazanmıştır.

·         Kafe Pazarı: Kahve, petrolden sonra dünyada en çok ticaret hacmi olan üründür. İnsanlar piyasada yüzlerce çeşidi bulunan kahveyi hem evlerinde hem de ev dışı mekanlarda tüketmeyi severler. Dünyada 150 yıldır var olan kafe-kafeterya kültürü Sturbucks’ın geliştirdiği sunum formatıyla 2000’li yıllarda patlama yaşamıştır. (Sturbucks’ın 40’a yakın ülkede 15 bine yakın şubesi vardır.) Türkiye’de de son 15 yıldır alışveriş caddelerinde ve alışveriş merkezlerinde insanların kısa molalar verebileceği yüzlerce kafe açılmıştır.  Bu kafeler çoğunlukla bir zincir markanın şubesidir. Türkiye’de yaklaşık 25 markanın kafe zinciri 1000’in üzerinde şubeye sahiptir.  Esnaf tipi kafe sayısı ise 3000’in üzerindedir. Türkiye’deki kafe sektörünün büyüklüğünün 2,5 milyar TL civarında olduğu tahmin ediliyor.

·         Çiğ Köfte Pazarı: Çiğ köfte dükkanları ilk 1998 yılında açılmaya başladı ve 2000’li yıllarla birlikte gelişti. Bugün Türkiye’de 12 tane kurumsal ciğ köfte zinciri markası vardır. Bunların satış noktası sayısı 1800 civarındadır. Bunun iki katı kadar da merdiven altı (esnaf tipi) çiğ köfte satış noktası vardır. Nihai tüketici rakamlarıyla çiğ köfte perakendeciliğinin pazar büyüklüğünün 2011 yılında 450 milyon TL olduğu tahmin ediliyor. Bu rakamın 2013 yılında 500 milyon TL’ye, 2015 yılında 700 milyon TL’ye çıkması beklenmektedir. Pazar lideri Komagene zincirleşmiş markaların satış noktalarının %18’ine sahipken, bunların içinde ciro bazında %25 pazar payına sahiptir.

·         Bardakta Mısır Pazarı: Bardakta mısır konsepti uzak doğudan ülkemize ithal edilmiştir. Tüketiciler bu lezzetle ilk olarak 2005 yılında AVM’lerde karşılaşmıştır.  Hazırlanışı ve sunumu gayet basit olan bardakta mısır için bir stant yeterli olmaktadır. Tüketicilerin gösterdiği büyük ilgi sonrasında bardakta mısır sunan bir çok marka piyasaya girmiştir. Bugün itibariyle pazarda 20’nin üzerinde bardakta mısır perakendeciliği yapan zincir mevcuttur. Tahminen Türkiye’de organize markaların 1500 bardakta mısır standı bulunuyor. Esnaf tipi bardakta mısır girişimlerinin de 1500-2000 civarında olduğu tahmin ediliyor. Bardakta mısır pazarının 100 milyon TL’yi aştığı tahmin ediliyor.


Hızla büyüyen hazır yemek sektörümüz iş adamlarımız ve yabancı yatırımcılar için çok karlı girişim fırsatları sunmaktadır. Bu alanda farklı lezzet ve sunumlar yapan zincirlerin doğru yönetim, kurumsallaşma ve franchising modeli ile kısa sürede büyüme fırsatı yakalama ve yüksek karlar elde etme şanları vardır.

15 Haziran 2012 Cuma

Bisküvi Pazarı


Bisküvi kelime olarak Latince iki kere pişirilmiş (çifte kavrulmuş) anlamına gelen "biscocotus" sözcüğünden türetilmiş, tahıl ürünlerinin fermente edilmek suretiyle kabartılarak pişirilmesiyle elde edilen ürünlere verilen bir isim. Bisküvi eskiden çay saatlerinde tüketilen bir besinken günümüzde ayak üstü yemek alternatifi olarak da adlandırılıyor. Kuşkusuz bunun en büyük nedeni bisküvi çeşitlerinin eskiye oranla oldukça fazla olması. Diyet, çikolatalı, kremalı, damla çikolatalı, tahıllı, kepekli, portakallı bir çırpıda sayılan çeşitler.

Bisküvi şekerli, tuzlu - kraker, kremalı, kepekli -diyet, vitamin ve mineral katkılı, kaplamalı marshmallow-çikolatalı gibi gruplara ayrılmaktadır. Bunların da kendi aralarında muhtelif şekil ve tipte olanları mevcuttur. Ayrıca teknolojik açıdan bisküviye benzemese de, bisküvi fabrikaları tarafından oldukça fazla üretilen gofretler de bu sistematiğe dahil edilmiştir. Ülkemizde bisküvi sektörü denilince sadece bisküvi kalemi değil batıda olduğu gibi kek, çikolata, şekerleme kalemlerini de içine alan Confectionery (şekerleme) tabiri ile değerlendirilmektedir.

Türkiye’de bisküviler keyif almak da dahil olmak üzere açlık bastırmak, tatlı ihtiyacını gidermek, ailece misafirlerle bir aradayken ikramlık olarak, çay veya kahve ile beraber pek çok farklı alanda tercih edildiği görülüyor.

Ürün gruplarına bakıldığında ise son yıllarda özellikle hibrid ürünler denilen iki farklı kategorinin özelliklerini bir arada taşıyan ürünlere olan talebin arttığını görüyoruz. Çikolata ile bisküvi lezzetini bir arada sunan ürünler bu konuda ilk sırada yer almakta.

Diğer bir tercih edilen ürün grubu da yolda/dışarıda yemeye uygun, küçük paketlerde ya da tek lokmalık formatlarda sunulan ürünlerdir. Özellikle gençlerin yoğun ilgi gösterdiği bu tip ürünlerin hem taşıma kolaylığı hem de uygun fiyatı tercih edilmesinde en önemli etkenlerdendir. Tabii ki kategoride yer alan inovatif çeşitler ve yenilikler de merak uyandırmakta ve tüketicilerin ilgisini çekmektedir.

Lüks tüketim maddesi olarak kabul edilen bisküvinin, sağlığa uygun olması, ayaküstü yenebilmesi, besleyici, lezzetli ve çocuklar için eğlenceli olmasıyla son yıllarda giderek temel gıda maddesi olarak tüketilmeye başlandı. Sağlıklı ürünler üretme eğiliminde olan bisküvi sanayii, hem lezzetli ve tüketicilerin damak zevkine hitap eden, hem de sağlıklı ürünler üretme çabasındadır. 
Euromonitor’un araştırmasına göre, kişi başı bisküvi tüketimi baz alındığında, en büyük bisküvi pazarı İrlanda’dadır. İrlanda’yı, Hollanda, Belçika, İtalya, Birleşik Krallık, Yeni Zelanda, ABD, Uruguay ve Brezilya izlemektedir.

AB ülkelerindeki en yüksek tüketim oranı 641 bin tonla İtalya ve 638 bin tonla Almanya’ya aittir. Bisküvi tüketiminde İtalya ve Almanya’yı 578 bin tonla Fransa ve 525 bin tonla Birleşik Krallık, takip etmektedir. Bisküvi tüketiminin bir hayli yoğun olduğu AB ülkelerinde 2011 yılında kişi başı ortalama tüketim 7,74 kg, 2012 yılında 7,78 kg, 2013 yılında ise 7,95 kg olarak kaydedilmiştir. 2014 yılı kişi başı tüketim miktarı ise 7,84’tür. Kişi başı tüketimde önde gelen ilk dört ülke 16,63 kg ile İrlanda, 16,16 kg ile Hollanda, 11,96 kg ile Belçika ve 10,56 kg ile İtalya’dır. Bu ülkeleri 8-10 kg arası değişen tüketim oranlarıyla Bulgaristan, İspanya, Fransa, Slovakya, Danimarka, Slovenya ve Hırvatistan izlemektedir.

CAOBISCO verilerine göre, 2011 yılı itibariyle kişi başına bisküvi tüketiminde 21,76 kg ile İrlanda, 12,86 kg ile Hollanda, 10,40 kg ile İtalya ve 10,09 kg ile Belçika ilk sıralarda yer alan ülkelerdir. Bunları 9,75 kg ile İngiltere, 9,30 kg ile İsviçre ve 8 ile 9 kg arasında değişen tüketim miktarlarıyla Bulgaristan, Danimarka, Fransa, İspanya, Portekiz ve Slovakya takip etmektedir.
Balkan ülkelerinde kişi başına bisküvi tüketiminin yaklaşık 7-8 kg seviyelerinde olduğu tahmin edilmektedir.

Avrupa’da 10-15 kg düzeylerinde olan kişi başına bisküvi tüketimi Türkiye’de halen 6-7 kg seviyelerinde seyretmektedir. 

Şekerli Mamul Sanayicileri Derneği’nin paylaştığı verilere göre; Türkiye’nin bisküvi üretimi 2010 yılında, bir önceki yıla göre 12 bin ton azalarak 563 bin ton civarında gerçekleşti. Aynı dönemde talepte de 25 bin tonluk bir düşüş yaşanarak 425 bin tona geriledi. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre ise 2005 yılında 439 bin ton olan Türkiye bisküvi üretimi, 2010 yılında 570 bin tona, 2011 yılında ise 605 bin tona ulaştı.

15 Ocak 2012 Pazar

Ofis Mobilyası Sektörü


Ofis mobilyası denince hemen akla büro ve iş yeri mobilyaları gelir ama okul sıraları, hasta karyolaları, mağaza rafları, restoran masaları ve daha bir çok iş yeri malzemesi de ofis mobilyası sektörünün ürünüdür. Dolayısıyla sektörün oldukça geniş bir kurumsal müşteri kitlesi vardır. Okullar, hastaneler, kamu kuruluşları, oteller, havaalanları, bankalar, restoranlar ve mağazalar, bunlardan en önemlileridir.

Sürekli gelişen Türkiye’de ofis mobilyasına olan ihtiyaç ülke büyüme oranından da, enflasyon oranından da daha fazla artmaktadır. Bu yüzden sektörde haddinden fazla firma bulunmaktadır. Sektörün ihracatı da önemli boyutlardadır. Ofis mobilyasındaki büyüme ev mobilyası üreticilerini kıskandıracak boyuta ulaşmıştır.

2011 yılında Türkiye’de ofis mobilyası firmalarının yurtiçi ve yurtdışı toplam cirosunun 4 milyar TL civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu rakamlara ofis, hastane, okul, otel, laboratuvar, restoran ve mağaza mobilyaları dahildir. Bu cironun %25’i ihracattan, %75’i (3 milyar TL) iç pazardan geldiği tahmin ediliyor.

Yurtiçindeki ofis mobilyası tüketiminin %37’si Marmara bölgesinde, %10’u Karadeniz bölgesinde, %3,5’u Doğu Anadolu bölgesinde, %3,5’u Güneydoğu Anadolu bölgesinde, %13’ü Akdeniz bölgesinde, %16,5’u Ege bölgesinde, %16,5’u İç Anadolu bölgesinde gerçekleştiği tahmin edilmektedir.

2011 yılında 3 milyar TL olarak tahmin edilen iç pazar büyüklüğünün, 2012 yılında 3,5 milyar TL, 2013 yılında 4 milyar TL, 2014 yılında 4,5 milyar TL, 2015 yılında 5 milyar TL hacminde olacağı tahmin ediliyor.

Sektörde irili ufaklı binlerce firma mevcuttur. İnternetten derlediğim veriler ışığında sektördeki belli başlı firmaların 2011 yılındaki yurtiçi ve yurtdışı satışları tahminen aşağıdaki gibi şekillenmiştir.


Not: Yukarıdaki tablo firmaların medyaya verdikleri demeçlerin internete yansımalarından faydalanılarak hazırlanmıştır. Bazı rakamlar kıyaslama ve tahminlere dayanmaktadır.


Sektörün en önemli müşterilerinden biri de Devlet Malzeme Ofisi’dir. Sektörün yurtiçine verdiği  ürünlerin %20-25’ini DMO; valilikler, kaymakamlıklar, devlet hastaneleri, devlet okulları, devlet üniversiteleri, bakanlıklar ve diğer resmi kurumlar için alır.

Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler ve Afrika ülkelerine olan ihracat, batı ülkelerine olan ihracatı geçmiş durumdadır. İhracatın her yıl en az %20 büyüyeceği ön görülmektedir.  


Web sitem: www.muratsaylan.com