1 Mayıs 2009 Cuma

Lojistik Sektörü ve Kara Taşımacılığı


Ekonomimizin büyümesi, ithalat ve ihracatımızın artmasıyla birlikte ülkemizdeki lojistik faaliyetler de artmıştır. Lojistik hizmet sağlayıcı firmaların pazarı son 20 yıldır hep büyümektedir. Bu büyüme hemen hemen her yıl en az %15’lerde seyretmektedir.

Uzmanlara göre gelişmiş ülkelerde GSMH’nın ortalama %11-12’si lojistik harcamalara gitmektedir. Bu veriden yola çıkılarak 300 milyar Euro GSMH’sı olan Türkiye’nin 33 milyar Euro’luk lojistik potansiyeli olduğu söylenebilir. Şu anda bu potansiyelin sadece üçte biri (11 milyar Euro) lojistik firmalarına havale edilmektedir. Ülkemizin mevcut mal hareketinin % 70’i halen şirketlerin kendi bünyelerindeki birimler tarafından karşılanmaktadır. Sadece %30’u dış kaynak kullanımı yolu ile karşılanmaktadır. Bu oranın 5 yılda %40-%60 oranında dış kaynak kullanımı lehine değişeceği öngörülmektedir.

Sektörde irili ufaklı binlerce firma olsa da sektörün yükü, 40’ı yabancı sermayeli, toplam 200 firmanın omuzlarındadır. Sektöre yön veren firma sayısı ise 70 civarındadır.  Lojistik faaliyetlerinin tüm alt dallarını bünyesinde bulunduran firma sayısı ise azdır.

Türkiye’nin ihracat ve ithalat mallarının ağırlık bazında %11’i, değer bazında %36’sı karayoluyla taşınmaktadır. Ağırlık ve değer bazında taşıma kollarının payları aşağıdaki gibidir. (2007 bilgisidir)
·         Denizyolu                           %87       %51
·         Karayolu                             %11       %36
·         Demiryolu                          %1          %1
·         Havayolu                            %0,1      %10
·         Diğer                                    %1          %2

Küçük lojistik firmaları genelde taşıma kollarından birinde uzmanlaşmışlardır. Bununla birlikte büyük firmalar hemen hemen tüm taşıma kollarında faaliyet göstermektedir. Türkiye’nin en büyük 70 lojistik şirketine bakıldığında, yüzde 70-80’inin nakliye ve depolama, yüzde 50-60’ının depo içi elleçleme, yüzde 35’inin kalite kontrol hizmetlerini ve yüzde 20’sinin ise hafif montaj işlemlerini gerçekleştirdiğini görüyoruz.

Uzmanlara göre, önümüzdeki birkaç yıl içinde sektör büyümeye devam ederken, şirket sayısı azalacak. Birleşme ve satın almalar yaşanacak ve bu azalma sonucunda da rekabet fiyat odaklılıktan, teknoloji odaklılığa geçecek.

Dünya lojistik pazarı 6 trilyon USD büyüklüğündedir. Avrupa lojistik pazarının 800-900 milyar Euro olduğu tahmin edilmektedir. Avrasya ticaretinin kalbindeki Türkiye; Avrupa, Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya, Orta Asya, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun bağlantı köprüsü konumundadır. Uzmanlara göre lojistik firmalarımız önümüzdeki yıllarda Asya ve Avrupa arasındaki 600 milyar dolarlık mal hareketinden daha fazla faydalanacaklardır.  

Karayolu Taşımacılığı
Türkiye’de C2 (uluslar arası taşımacılık) belgesine sahip yaklaşık 1400 firma bulunmaktadır. C2 yetki belgesine sahip firmaların araç parkuru (2008 bilgisidir);
·         27.500 çekici
·         2.100 römork
·         33.000 yarı römork
·         24.500 kamyon

Türkiye’nin, dört tarafındaki yakın bölgesine karayoluyla ihracat çıkışı 2008 yılında yaklaşık 1 milyon araçtı. Bu çıkışların %70’inin komple taşıma olduğu tahmin ediliyor. Geriye kalan 300 bin çıkışın grupaj (bir dorsede birden fazla firmanın malının taşınması tekniği) olduğu tahmin ediliyor. Dış ticaret bazlı grupaj taşımacılığı pazarının 2 milyar Euro civarında olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye’nin karayolu taşımacılığında ihracat odağı batıdan doğuya kaymaktadır.
·         Avrupa ülkelerine 2008 yılında 364 bin ihraç seferi varken, bunun 2009 yılında 330 bine düşmesi bekleniyor.
·         BDT ve Asya ülkelerine 2008 yılında 155 bin ihraç seferi varken, bunun 2009 yılında 150 bine düşmesi bekleniyor.
·         Ortadoğu ülkelerine 2008 yılında 321 bin ihraç seferi varken, bunun 2009 yılında 350 bine çıkması bekleniyor

Yurtiçi lojistik ve kara taşımacılığı da; ticaretin gelişmesi, e-ticaretin yaygınlaşması, AVM sayısının artması, Anadolu şehirlerinin üretim ve tüketimde daha fazla rol alması gibi nedenlerden dolayı artması beklenmektedir. Bu gelişme ihracat ve ithalat odaklı lojistik firmalarının yurtiçine de odaklanmalarına neden olacaktır. 

1 Nisan 2009 Çarşamba

Bebek Giyim Sektörü


İnsan yaşamındaki ilk 48 ay çok önemlidir. Bu evredeki insanlar bebek olarak adlandırılır ve ebeveyn bakımına muhtaçtırlar.

Hem bedensel hem de zihinsel gelişimin hızla arttığı bu dönemde en çok tüketilen ürünlerden biri de giysidir.  Hemen hemen tüm bebek ürünleri %100 pamukludur ve bebek tenine dost boyalarla renklendirilmişlerdir. Ayrıca dayanıklılık artırıcı kimyasal işlemlerden geçmemiş kumaşlardan üretilirler.

Bebek giyiminin en popüler ürünleri; hastane çıkışı setleri, zıbın, bady, tulum, patikli pantolon, yelek, hırka, pijamalar, ikili takımlar, elbise, jile, etek, pantolon, gömlek, tişört, şort, salopet, ceket, mont, blue jean, atlet, külot, eşofmanlardır.  

Yapılan bir araştırmaya göre; 4 yaşına kadar bir bebek yaklaşık 460 parça giyim ürünü tüketmektedir. Bu adetlere çorap, iç çamaşırı, atkı-bere-eldiven, önlük ve benzeri tekstil bazlı ürünler de dahildir.
·         0-12 ay bebekler 150 parça,
·         12-24 ay bebekler 120 parça,
·         24-36 ay bebekler 100 parça,
·         36-48 ay bebekler 90 parça

0-4 yaş bebek nüfusumuz yaklaşık 5 milyondur. Yani bebeklerimiz yılda yaklaşık 600 milyon parça giyim ürünü tüketmektedirler. Bebeklere özel giyim ürünleri genelde 2-3 parça içerdiğinden yılda 250 milyon adet bebek giyim ürünü satıldığını söyleyebiliriz.

0-4 yaş grubunun giyim sektöründen tüketimi ise 2 milyar TL civarındadır.

Türkiye’de bebek giyim sektörü henüz konsolide olamamıştır. Sektörde büyük firma yoktur, hemen hepsi küçük firmadır. Sadece bebeğe yönelik üretim yapan firma sayısı da oldukça azdır. Bebek giyim ürünleri üreten firmalar genelde toptancılar ve bayiler aracılığıyla ürünlerini iç piyasaya vermektedir. Kendi markası olan üreticiler Laleli, Osmanbey, Yeşildirek ve Merter piyasasındaki showroomlar aracılığıyla yurt dışına bavul ticareti altında ihracat yapılmaktadır. Bunlar arasında kaydi ihracat yok denecek kadar azdır.

Bebek giysi ürünlerinde ihracat yapan üreticiler yabancı markalara fason çalışmakta ve genelde yurtiçi için marka yaratma ihtiyacı duymamaktadırlar.

Mothercare firmasının Türkiye’de mağazalar açmasıyla birlikte bu sektördeki yerel firmalarda da mağazalaşarak ve markalaşarak büyüme eğilimi oluşması beklenmektedir. Artan AVM sayısı da bebek giyim firmalarını mağazalaşma ve markalaşma konusunda cesaretlendirecektir.  


Web sitem: www.muratsaylan.com